Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm'in hedefi, hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir. Budizm'de öğretilerin ana çatısını meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum-ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır.
Budizm, Sanskritçe ve Pali dillerindeki eski Budist metinlerinde 'uyanmış kişi - farkında olan' anlamına gelen Buddha kelimesinden türetilmiştir. "Tarihî Buda" da denilen Siddhartha Gautama, Budizm'in kurucusu olarak kabul edilir. Siddharta’nın hayattaki acıların kaynağını açıklamak amacıyla yaptığı uzun çalışmalar sonucu ızdırabı sona erdirecek bir mânevî anlayışa ulaştığı ve böylelikle Budalık'a eriştiği kabul edilir.
Budizm, Siddhartha Gautama'nın ölümünden sonra 500 sene boyunca Hint Yarımadası'nda, daha sonra Asya ve Dünya'nın geri kalanında yayılmaya başladı. Hindistan'da zamanla etkisini yitiren Budizm, Güneydoğu Asya ve Uzakdoğu kültüründe etkisini günümüze kadar devam ettirmiştir.
Budizm MÖ 563-MÖ 483 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, bugün Buddha olarak bilinen Siddhartha Gautama tarafından kurulmuştur. Siddhartha Gautama, Kuzey Hindistan'da bir prens olarak doğduktan sonra hayattaki acıları sona erdirmek için bir yol bulmak amacıyla krallığını terk etmiş ve uzun çalışmalar sonucunda aydınlanmaya ulaşmıştır.
Sosyolojik ve tarihsel plânda Budizm'in, Hindistan'ı işgal eden Aryan topluluklarının beraberinde getirdiği Brahmanizm'e karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Felsefî kaynakları arasında Brahmanizm ve Hinduizm ile birlikte Jainizm ve yerli halklarının eski din ve kültürleri de sayılabilir. Ancak geleneksel olarak Budizm'in en temel kaynağı olarak Siddharta Gautama'nın aydınlanma deneyimi ve bu deneyim sayesinde kazandığı bilgelik gösterilir.
Buda'nın Yaşamı
Siddhartha Gautama'nın, Nepal'deki Lumbini'de doğduğu düşünülmektedir. Yaygın olmamakla birlikte Hindistan-Nepal sınırındaki Kapilavastu'da doğduğuna dair iddialar da vardır.
Geleneksel olarak kabul edilen yaşam hikayesi şöyledir:
Siddhartha Gautama klanı ve Sakya Kabilesi'nden bir prens olarak dünyaya gelir. Doğumundan kısa bir süre sonra babası Kral Suddhodana'yı bilge olduğu varsayılan bir kişi ziyaret eder. Siddhartha hakkında "Bu çocuk ya muhteşem bir kral (chakravartin) veya muhteşem bir kutsal adam (Sadhu) olacak" der. Siddhartha'nın ileride kral olarak yerine geçmesini arzulayan babası ise onun yaşamı boyunca acı ve ölüm gibi hayatın gerçeklerinden habersiz sarayda yaşamasına çaba gösterir. Bundan dolayı Siddhartha, hayatının ilk 29 yılını insan nefsinin arzu edebileceği her tür zenginliğin içinde yaşamıştır. Babasının çabalarına rağmen Prens Siddharta, 29 yaşındayken ilk kez bir yaşlı insanın acı çektiğini görür. Bu olaydan sonra sarayın dışında yaptığı gezintilerde hasta bir adam, çürümüş bir ceset ve çileci bir derviş görünce hayatın ızdırap içerdiğini farkeder ve acıyı altetmek için çileci bir derviş olarak yaşamaya karar verir.
Derviş olmak için görkemli hayatı arkasında bırakarak sarayından ayrılan Siddhartha, başlangıçta çeşitli dervişlere katılarak onların çileci öğretilerini izler. Bu dervişler toplumdan ayrı, yoksun bir hayat sürerek açlık, kendine eziyet gibi çeşitli yöntemlerle nefislerini engellemeye çalışmaktadırlar. Uzun süre bu yoksun hayatı izleyen Siddhartha, bu yöntemlerin insana açlığa dayanma, hassas fısıltılar duyma, vücutta ağrı hissetmeme gibi olağanüstü rûhânî güçler kazandırdığını farkeder, ancak aynı zamanda vücuduna zarar verdiğini de görür.
Siddhartha, bu yöntemlerin aradığı cevaba ulaşmasına katkıda bulunmadığını, prens olarak zenginlikler içindeki hayatında olduğu gibi tatminsizlik ve huzursuzluk yarattığına karar verir. Böylelikle çileci yaşamına son vererek anapanasati[5] denilen "nefesi dikkatle takip etme" meditasyonunu geliştirir. Çileci yaşam yerine, ne nefsin her isteğine boyun eğen, ne de vücudu yıpratacak kadar mahrum bırakan ve Orta Yol olarak tanınan bir yaşam şekli geliştirir. Söylenceye göre çileci hayatı terk etmesi, bir gün köylü bir kızın getirdiği süt ve pirinç muhallebisini kabul etmesiyle olur; ve bir incir ağacının altında nefes meditasyonuna oturur. 49 günlük meditasyondan sonra 35 yaşındayken ilmini tamamlar ve günümüz Bodh Gaya'sında bulunan bu ağacın altında aydınlanmaya ulaşır.
Aydınlanmasından sonra Buda veya Gautama Buddha adını alarak öğretilerini yaymaya başlar. Hindistan'ın kuzeyini, Ganj kıyılarının kutsal kentiBenares ve dolaylarını yeni felsefesini anlatarak gezen Gautama Buddha, kayıtlara göre 80 yaşında Kuşinagar'da (Hindistan) ölmüştür.
Buda Sonrası
Gautama Buddha'nın ölümünün ardından toplam altı Budist Konsey düzenlenmiştir. Bu konseyler, öğretilerin Asya’nın farklı yörelerine yayılmasına, farklı anlayışların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. 20. yüzyıla gelindiğinde Avrupa ve ABD'de de ilgi görmeye başlayan Budizm, pekçok farklı mezhep ya da okula ayrılmıştır.
Budist yazmalarda aktarıldığına göre M.Ö 5. yüzyılda Gautama Buddha'nın Parinirvāṇa'sının üstünden henüz çok geçmeden birinci Budist konsey, Rajgir'de Buddha'nın öğrencisi Mahakasyapa'nın başkanlığında toplanmıştır. Amacı, öncelikli olarak öğretilerin sözlü aktarımında yanlışların yaşanmamasını sağlamaktır. Birinci Konsey'de Buda'nın kuzeni ve aynı zamanda onu çok uzun bir süre takip etmiş olan öğrencisi Ananda, Buda'nın konuşmalarını (sūtras, Pāli'de suttas) ezberden okuması için çağrıldı. Başka bir öğrencisi olan Upali ise keşişlik yaşamını düzenleyen kuralları (vinaya) ezberinden anlatır. Bunlar, daha sonra Pali dilindeki Tripitaka (Üç Sepet) derlemesinin temelini oluşturmuştur.
Buda'nın Parinirvāṇa'sından yaklaşık 100 yıl sonra Yasa adlı bir rahibin çağrışı üzerine Hindistan'ın çeşitli yörelerinden gelen 700 rahip, Vesali'de Vinaya İlkeleri'nin uygulamasında ortaya çıkan farklılıkları tartışmak üzere toplanır. İkinci Budist Konsey olarak adlandırılan bu toplantıda Sangha'nın ilk ayrımları ortaya çıkmıştır. İlk etapta Sthavira ve Mahāsāṅghika anlayışları birbirinden farklılaşmıştır.
MÖ 3. yüzyılda Kral Asoka, Budizmin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Kanlı Kalinga Savaşı'nın ardından şiddeti redderek Budizm'i seçen Asoka, pek çok stupa inşâ ettirmiş, Orta Asya ve Sri Lanka'ya elçiler göndererek Budizm'in ilk defa Hindistan dışında tanınmasını sağlamıştır. Üçüncü Budist Konsey M.Ö 250 civarında Pataliputra’da Kral Asoka'nın çağrısı üzerine Moggaliputta Tissaadlı bir keşişin başkanlığında toplanmıştır. Amacı Budist hareketi saflaştırmak, öğretiden sapan mezhepleri belirlemektir.
Budist Okulları
Budizm tarihi 2500 yıllık bir geçmişe sahip olmakla birlikte çok sayıda okulu ve sistemi de beraberinde getirmiştir. Budizm’de okul (vada), araç (yana) ve yol kavramları “Mezhep” kavramıyla örtüşmekte ve bu sözü edilen kavramların hepsi aynı anlama gelmektedir.
Bugün genelde kabul gören sınıflandırmaya göre, Budizmde başlıca dört akım vardır. Bunlar:
Güney Budizmi, Theravada, Güneydoğu Asya Budizm veya Pali Budizmi olarak da bilinir. Takipçileri başlıca Bangladeş, Çin, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Sri Lanka, Tayland, ve Vietnam'da bulunur.
Doğu Budizmi, Doğu Asya Budizmi, Çin Budizmi, Çin-Japon Budizmi olarak da bilinen Mahayana'dır. Takipçileri başlıca Çin, Japonya, Kore, Singapur, Vietnam ve Rusya'nın bazı bölgelerinde bulunur.
Kuzey Budizmi, Tibet Budizmi, Tibet-Moğol Budizmi, Lamaizm, Vajrayana olarak da bilinir. Tibet, Moğolistan, Bhutan başlıca olmak üzere Nepal, Hindistan, Çin, Rusya ve Türkî Orta Asya'da takip edilir.
Batı ülkeleri: Budizm özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ABD, Avustralya, ve çeşitli Avrupa ülkelerinde de yayılmıştır. Batı'da Budizmin dînî özelliklerinden çok felsefî ve psikolojik özellikleri, meditasyon ve zihin terbiyesi unsurları vurgulanmaktadır.
Hinayana (küçük taşıt) adı da verilen Theravada Budizmi (eskilerin yolu), bireyleri bu Dünya'nın sıkıntı ve ızdıraplarından kurtarmayı amaçlar. Yani, öncelikle bireyin yazgısını ve kurtuluşunu dikkate alır. Buna göre, acı çekmekten kurtulmanın tek yolu, yaşamdan el etek çekerek, Nirvana'ya ulaşmakla elde edilebilecek olan ahlak yetkinliğidir. Buna karşın Mahayana Budizmi (büyük taşıt), bireyden çok tüm insanlığı, yani bütünü dikkate alır. Bu anlayışa göre, büyük borç gerçekte tüm insanlığa hizmet ettikten sonra ödenmiş olacaktır ve bireyin yalnızca kendisini kurtarmasının hiçbir önemi yoktur. Üçüncü büyük mezhep olan Vajrayana, Mahayana'dan türemiş tantrik bir okuldur. Felsefî açıdan Mahayana'dan çok farklı değildir ancak uygulamada yepyeni yöntemler ekler.
Bütün Budist mezhepler "yeniden doğum" (reankarnasyon) ve karma inançlarını kabul eder. Karuna adı verilen Budist merhamet anlayışı da tüm okullarda ortaktır. Bundan başka bütün Budist mezhepleri ve okulları Dört Yüce Gerçek, Sekiz Aşamalı Asil Yol, 12 halkalı nedensellik yasası gibi temel Budist öğretileri kabul eder
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder